S’Clinic’in Kurucusu & Eczacı Sibel Ulutaş’tan markasını kurmasını kurma hikayesini dinledik. Saç bakımı konusunda önemli bilgiler veren Ulutaş, dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
S’Clinic olarak danışanlarınıza ne gibi hizmetler veriyorsunuz?
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. 15 yıl eczane eczacılığından sonra S’Clinic’i açtım. Saç dökülmesine yeni bir yaklaşım getirerek bütünsel saç sağlığı için bakım formülleri geliştirdim. Eskiden beri benim için anlamlı olan, insanların mutluluğu ve sağlığı için bir şeyler yapmaktı ve hep bu yönde bir işim olsun diye hayal ederdim; bu yönde de eczacılık okudum, eczacı oldum ancak mesleğim boyunca ilaç eczacılığından daha fazlasını yapmak istediğimi hayallerimin peşinden gitmem gerektiğini hissettim. O da daha fazla insana bütünsel anlamda faydalı olmaktı. Eczacıyken S’Clinic’i oluşturma fikrimin nasıl ortaya çıktığına gelecek olursak; amacım ilaç eczacılığı değildi, bunu işimi yaptıkça daha da net anlamıştım. Bütünsel sağlık konuları, vitaminler, dermokozmetik alanları beni hep daha fazla heyecanlandırıyordu. Eczacı koordinatörlüğünde yönetilen ama ilaç satmayan bir konsept geldi aklıma ve fikir geliştikçe daha da heyecanlanmaya başladım. Türkiye’de böyle bir konseptle hizmet veren bir yer yoktu. Marka adı olarak da Sibel’in kliniği anlamına gelen S’Clinic geldi aklıma… Sonra kafamdaki konsepti mimarlarla görüşerek ilk S’Clinic merkezini 2012 yılında Malatya’da kurdum. Burada saç ve cilt analizleri, medikal cilt bakımları ile cilt ve saç alanında danışmanlık vermeye başladım. Tam o sıralarda bir danışan kronikleşmiş saç dökülmesi yaşıyordu ve piyasadaki neredeyse her yöntemi denemiş ancak sonuç alamamıştı. Açıkçası çok da mutsuzdu ve ben de ona bitkisel içerikli özel bir karışım hazırladım. Düzenli kullandığı 6 haftanın sonunda kendi çektiği öncesi ve sonrası fotoğraflarını bana attı… Sonuç gerçekten de muhteşemdi… Danışanımın saç dökülmesi sorunu ortadan kalktığı gibi güçlü, hacimli saçlara kavuşmuştu. Her şey o danışanım için geliştirdiğim karışım ile başladı. Dolayısıyla S’Clinic’in misyonu aynı o danışanım gibi veya saçının bakımına, sağlığına değer veren herkese bütünsel saç sağlığını en doğru şekilde sunmak oldu ilk kurulduğu günden beri… Zamanla danışanlarımızın referansları, tavsiyeleri ile S’Clinic büyüdü, ilk açıldığı Malatya’dan devam ederek Türkiye çapına yayılmaya başladı. Bütünsel saç sağlığı ve saç çoğaltma konusunda etkin bir merkez olduk. Buna ek olarak sizin vesilenizle bir yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak isterim; bizim uygulamamız yani saç çoğaltma saç ekimine alternatif değil, saç ekimi de bizim uygulamalarımıza alternatif değil. Kişinin saç dökülmesi devam ediyorsa, hafif seyrekliği varsa, ekim için gereken donör alanı azsa, saç hacmini ve kalitesini kaybetmişse öncelikle bizim protokolümüzü yani saç çoğaltmayı uygulamasını öneriyorum. Ancak ön hattı hiç yoksa, lokal boşluklar oluşmuşsa, genetik dökülme durmuşsa, donör alanı iyiyse ve saç ekiminin sonucunu görmek için ayıracağı 10 – 12 ay gibi bir zamanı varsa iyi bir hekim ile saç ekimiyle güzel sonuçlar alınabilir. Tabi ekim sonrası eğer bize gelirlerse hem ekimin firesini azalttığımızı hem daha doğal bir görüntü kazandırabildiğimizi hem de kalan seyrek alanları sıklaştırabildiğimizi de ekleyelim. Bu noktada çok şeffaf davranıyoruz. Saç çoğaltmada sadece anahtar-kilit mantığıyla etki eden biyolojik kök hücre tedavisi arzu edilen sonuçları yaratıyor. S’Clinic saç çoğaltma işlemlerimizde biyolojik kök hücre onarımı yapıyoruz. Burada gücümüzü patentli serumlarımız S’Hair ve S’Cell den alıyoruz. İçeriklerinde 16 adet büyüme faktörü ve biyomimetik peptid var. Tüm saç hattına uygulama yapıyoruz. Danışan bütünsel çoğalma deneyimliyor. Her seans yalnızca 15 dk. sürüyor. Uygulama kesi içermiyor; özel formülü saça masaj yapar gibi uyguladığımız oldukça konforlu bir durum söz konusu… Seanslarımız ağrı kanama ve morluk oluşmuyor. Seans sonrasında kişi işine, randevusuna gidebiliyor ve sosyal hayatına devam edebiliyor.
Türkiye’de yaşayan insanların en büyük saç sorunu nedir ve sizce bu neden kaynaklanıyor?
Zamanla yıpranmayan hiçbir şey yok; elbette siz saçınıza özen gösterir, sahip çıkarsanız bu durumu tersine çevirmek mümkün… Saç kaybı ve sorunları da en çok genler, çevresel faktörler ve yaş alma sebepli ortaya çıkıyor. Nasıl zamanla cildimiz, bedenimiz yaş alıyor ve eski gücünü kaybediyorsa saçlarımız da aynı şekilde etkileniyor; hatta daha da çok etkileniyor diyebiliriz çünkü çok narin ve hassas bir yapıdan bahsediyoruz saç söz konusu olduğunda… Elbette buna yaşadığınız ortam, çevre koşulları, çeşitli sağlık sebepleri, hamilelik, diyetler gibi farklı faktörler de eklendiğinde bu durum daha da hızlı ilerliyor. İnanır mısınız çok basit belki ama vücudunuza yeterince su almadığınızda yani ihtiyacı kadar su içmediğinizde bile ilk etkilenenlerden biri saçtır… Aynı şekilde mevsim değişiklikleri hatta ruh hallerinizin anında etkilerini bile saçlarınızda görürsünüz. Şimdi bu kadar narin, hassas ve etkilenen bir yapıya siz gereken öz veriyi göstermezseniz, ihtiyacı olan bakımları sağlamaz ya da onu korumaya almazsanız maalesef genetik koşullarınızda akut bir dökülme veya seyrelme olmasa dahi saçlarınızda hem yapısal hem de görünüm itibariyle net bir şekilde yıpranma görürsünüz.
Saç bakımı ne kadar süre bir ve ne şekilde yapılmalı?
Her zaman özellikle değindiğim nasıl cildimiz için cilt bakımı yaptırıyorsak senede en azından 4 kez yani her mevsim değişimin başında saç bakımı yaptırarak saçımıza ihtiyacı olanları doğru bir şekilde sağlamalıyız.
Hangi saç tipinin ne gibi bakım türlerine ihtiyacı var?
Bunu standarda oturtmak çok doğru bir yaklaşım değil. Kişinin saç tipinin yanı sıra yaşı, çevresel faktörleri, yaşam tarzı, beslenmesi, genleri vb. gibi onun hayatını oluşturan tüm çerçeveyi inceleyerek bu anlamda rehberlik edilmeli ki doğru, etkili ve kalıcı sonuçlar elde edilsin. İnsanlığın kendini keşfettiği dönemden beri başta kadınlar olmak üzere herkes o dönemin var olan imkanlar çerçevesinde başta saçları üzerinden kendilerini yenilemeye özen göstermiştir. Elbette günümüzün gelişen imkanlarıyla şimdi bu daha ulaşılabilir ve de daha yaygın. Bununla beraber kendine saygı duyan, kendine önem veren herkes bakımlı olmayı ihmal etmez; dolayısıyla da öyle ya da böyle hayatının bir döneminde daha da iyi ve bakımlı gözükmek adına saçında farklı değişimler denemiştir. Üstelik zamanın etkisiyle saçımızda gördüğümüz beyazlardan da memnun değilsek hemen işlem yaptırmamız da ayrı bir konu… En basitinden saçımızı kurutma makinesiyle fönlemek bile bir işlem sayılır ve saçımız gerekli önlemler alınmadıkça yıpranır, zayıflar… İşlem gören her saçın öncelikle gereğinden çok ilgi ve özene ihtiyacı olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Nasıl cildimizi güneşten serbest radikallerden koruyorsak saçımızı da aynı şekilde korumalı bu serbest radikallerin etkisini azaltmak, minimalize etmek için gereken bakımları ve önlemleri almak lazım. Herhangi bir şampuan kullanmak yerine saça aslında zarar veren içerikleri barındırmayan ve ihtiyacı olanları karşılayan bir formüle sahip şampuan kullanmalı, kullandığımız tüm saça dair fırçasından tarağa dikkatli seçimler yaparak saçı en az yıpratacak özende hareket etmeliyiz. Bunlara ek olarak ve az önce de ifade ettiğim gibi nasıl cildimiz için cilt bakımı yaptırıyorsak senede en azından 4 kez yani her mevsim değişimin başında saç bakımı yaptırarak saçımıza ihtiyacı olanları doğru bir şekilde sağlamalıyız.
Saç bakımının sadece dışarıdan yapılmadığını biliyoruz. Peki içeriden de saç bakımı yapmak için neler tüketmeli, neleri hayatımızdan eksik etmemeli, nelerden uzak durmalıyız?
Beslenmemizin total olarak sağlığımız üzerinde etkileri olduğu göz önünde bulundurulunca evet bu totalin parçası olan saçlarımızda da etkileri olur. Saçı içten besleyen belli mineraller ve vitaminler var; beslenmenizde bunları es geçerseniz saçınız ihtiyacı olan gücü sağlayamaz. Üstelik yediklerimizden aldığımız bu mineraller ve vitaminler de belli bir ölçüde saça katkı sağlar; bunların hiçbirinin yenmediği noktayı düşünmek bile istemiyorum. Yeterince su içmemek de aynı cildimiz gibi saçta anında etkisini gösteren bir durumdur. Bununla beraber sürekli değindiğim şekilde cildimizi nasıl güneşten koruyorsak saçımızı da aynı şekilde korumalıyız. Stres de direkt olarak saçı etkiler; hayatımızdaki stres seviyesini yönetebilmeli bunu vücudumuza yansıtmayacak şekilde dengede tutmayı öğrenmeliyiz. Açıkçası sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için ne gerekiyorsa ve gerekmiyorsa aynısı saçımıza da etki ediyor.
Instagram: @sclinicofficial